23 Kasım 2016 Çarşamba

ÇOCUĞUN DÜNYASI

    çocuğun dünyası ile ilgili görsel sonucu      O kadar geniştir ki çocuğun dünyası. İçine girmek, bununla alakalı bir şeyler yazmaya çalışmak, uyum sağlamak için çabalamak, hissetmek, empati kurmak, yaşamak... Evet gerçek yaşam! Kin gütmeden, eskiyi aklında taşımadan, küsmeyi bilmeden, saf, tertemiz, barış ve huzur dolu bir yaşam... Kim girmek istemez ki bu hayata... O halde ne duruyoruz? Haydi bir makale okuma süresince şahit olalım çocuklar ne yapar, nasıl yaşar, ne hisseder? Belki onları anlamaya başlarız, belki onların sahibiymiş gibi davranmaktan vazgeçeriz. Ve belki daha güzel şeyler...
          Çocuğun dünyası denince çoğumuzun aklına oyun gelir. Bu doğrudur. Çocuk oyun ile iletişim kurar. Oyun onun hayatıdır, işidir, en özel ve en mutlu anıdır. Bu yüzden oyun konusuna ilk önce değinmek istedim.
          Bazen çocuklar yemeğe oturtulduğu zaman huysuzluk yapar diye düşünülür... Peki ya sebebi! Yaramazlık mı? Hayır! O an yaptığı bir iş (oyun) yarım kalmış olabilir, pat diye oradan kaldırılıp sofraya oturtulmuş ve aklı tamamen yarım kalan oyunda kalmış olabilir. Bu yüzden o ortamda mutsuz olabilir. Aslında çocuğun bu duygularını çok iyi anlayabiliriz. Kendi önem vererek yaptığımız bir işin tam ortasında yemeğe çağrılınca biraz daha müsaade isteriz değil mi? İşte tam bu açıdan bakarsak anlarız olanların sebebini... Sadece empati. Eğer çocuk 2 yaş üstüyse "oyununun bitmesine son on dakika" gibi hazırlık cümleleri tüm sorunu çözebilir, 2 yaş altıysa dikkatini başka yöne çekmeye çalışarak oyununu yavaş yavaş bitirmesine yardımcı olunabilir. Çünkü biz onun sahibi değiliz. Duygularına, oyununa karışmak, şekil vermek ve onun adına karar vermek için değil; destek olmak, yol göstermek için varız. Hali hatrı sorulduğunda fırsat verin konuşsun, oluşan sorunu fırsat verin çözmeye çalışsın, doktora derdini fırsat verin anlatsın, düşünce fırsat verin kalksın... Siz fırsat verin çocuğunuz gelişsin. Sadece çalışkan, zeki, başarılı olması değil; aynı zamanda özgüveni olan, sosyal, girişken, ihtiyaçlarını giderebilen bir birey olması da gerekir, Ama çoğunlukla ve maalesef bu ikinci kısım arkalara itilir.
          Peki çocuklar neden yaramazlık yapar? Çocuk ilgi ve hizmet bekler, dikkat çekmek için uğraşır. Anne babasını yönetmek ister, istediğinin yapılması için uğraşır. İstediği olmayınca veya istemediği bir şey olunca kırmak ister, öç almak için uğraşır. Yetersizlik hissine kapılır ve yalnız kalmak ister... Çocuğun ne yaptığına değil, ne hissettiğine odaklanılırsa o zaman doğru yaklaşabilir, sorunu ortadan kaldırabiliriz.
          "Tam mutfakta (tezgahta, ocakta) işim olduğu zaman huysuzlanıyor." , "Market gezerken iyi de, tam kasaya gelince huysuzlanıyor." , "Telefonu veya bilgisayarı açtığım zaman huysuzlanıyor." vs...  liste kabarık.. Peki bu çocuk neden yapıyor bunu? Çünkü Gör-mü-yor!!! Çocuklar meraklıdır, öğrenmeye açıktır, merakını gizlemeye çalışmazlar, baktığınız yere bakmak ister, gördüğünüz şeyi görmek ister, konuşabiliyorsa sorular sorar, bilmek ister neler oluyor hayatta? Bu yüzdendir telaşı? Kasadan geçen ürünler nereye gidiyor, ne işlemlerden geçiyor? Annem tezgahta ne yapıyor? Babam bilgisayarda neye bakıyor? Göz kontağı!!! tek derdi budur çocuğun. Hemen bir empati daha girsin devreye. "Huysuzlanıyor" diye düşündüğünüz an eğilip onun boyuna gelin, görmeye çalıştığı yere siz bakın onun bakış açısından, memnun musunuz? O zaman bunun cevabını siz vereceksiniz işte.
          0-6 yaş arası çocuğun en çok sorguladığı, öğrendiği, bilinçaltına depoladığı dönemdir. Biraz önce de bahsettiğim gibi, anne babalar bu dönemde çocuklarına "sahip" gibi davranır ve onlar adına kararlar verir, konuşur, ceza verir, kızar, döver, vs... Ama çocuk bunları değil, sevilmeyi, oyun oynamayı, mutlu - huzurlu ortamda büyümeyi hak eder. Özellikle bu dönemde anne babalar çocuklarıyla bol bol oyun oynamalıdır, daha sonraki zamanlarda zaten okul dönemi geldiği için hayatlarına başka telaşlar girecek ve arkadaşlarıyla oyun daha tatlı bir hal alacaktır. Bu dönemde travmaya sebep olabilecek ağır cezalar verilmemeli (odaya kilitlemeler, karanlığa kapatmalar..) Çıkarcı, ayrımcı, aşırı kuralcı, aşırı rahat olmamalı. Kimseyle karşılaştırmamalı. Çocuğun kızgınlığına, korkusuna, ağlamasına izin verilmeli, sabırla dinleyip, cevaplanmalıdır.
          Çocuğun annesiyle ve babasıyla geçirdiği vakitler ayrı ayrı güzel ve kaliteli olabilir ama bir önemli konu da anne-baba arasındaki ilişkinin güzel olmasıdır. Çocuk evde huzurlu ortam arar, yüksek ses, kavga, gürültü onu huzursuz eder. Bu yüzden anne-baba arasındaki sevgi bağı ne kadar kuvvetli olursa çocuk da o kadar mutlu ve sağlıklı bir birey olur. Bu yüzden anne-babanın ev içi huzuru için özellikle dikkat etmesi gerekir.
          Gülmek bulaşıcıdır. Özellikle eğer gülen çocuksa bütün eve yansır. Çocuğun mutluluğu, sağlıklı psiko-sosyal gelişimi ailesinden geçer. Mesela çevresinde olup bitenleri sorgulayan çocuğa doğru, kısa ve net cevaplar vererek, özbakımını kendisinin yapabilmesi için ona fırsatlar vererek, bir yaş itibariyle yemeğini (döke-saça da olsa) kendi yeme tecrübesini yaşamasına izin vererek, korkusuna, sevincine, kahkahasına, kısacası duygularına saygı duyup onu önemseyerek, çocuğun özgüven gelişimi sağlanmış olur.
          Çocuk oyunla olduğu gibi çizdiği resimle de sıkıntılarını, sevincini, mutluluğunu, üzüntüsünü, yasını, hıncını, ailesini, çevresini, duygularını ve daha bir çok şeyi anlatır. Bu yüzden çizdiği resimleri de önemsemek ve değerlendirmek gerekir. Çizdiği resimleri anlatmasını sağlamak ve üzerinde vakit geçirmek çocuğa kendini değerli hissettirecektir.
          Ebeveynler hata yapmayan, mükemmel çocuklar yetiştirmek için çabalar dururlar. Ama asıl hatayı işte o zaman kendileri yaparlar. Çocuk deneme-yanılma-yaşama yöntemiyle öğrenir, eğer hata yapması üzerine ebeveynin tepkisi olumsuz olursa bu sefer çocuk hata yapmaması gerektiğini düşünerek pasifleşir ve artık hiçbir iş için adım atmaya cesaret edemez. Soru sorunca komik karşılanır, gülünür, dalga geçilirse merak ettiklerini soramaz. Yapılması gereken; yere düşülebilir, hata yapılabilir, ilginç sorular bile sorulabilir olduğunu çocuğa hissettirip onu önemsemeli, kendini önemli hisseden çocuk aktif, başarılı, girişken ve sosyal bir birey olarak yetişir. Bir de şu var ki, çocuğunun hata yapmamasını isteyenler hiç mi hata yapmamış? Beklentilerimizi mantıklı seçelim.
Anne-babanın birden fazla çocuğu olabilir ama her çocuğun bir tane annesi, bir tane babası vardır. Bu yüzden anne-babalar doğru örnek olmalı, her bir çocuğunun ayrı bir birey olarak değerli olduğunu ona hissettirmelidir.
          Bir çocuk gözünden hayvanlar, çiçekler, yapraklar, su, hava, toprak vs.. yani kısacası Allah'ın yarattığı her şey çok güzel, bambaşka görünür. İşte hayatı güzel yaşamak için bir bakış açısı. Çocuğun gözünden bakın hayata. Bulutlardan anlam çıkarmak, yıldızlara hikaye kurmak, karıncaları izlemek hayal kurmak, çiçeğin güzelliğine aşık olmak, yere düşen yaprağa göre adım atmak ... Her an eğlence, her an oyun, her an bu güzelliklerden dolayı mutluluk ve şükür... Anne-babaya asıl şükür sebebidir çocuk..
          Hep derim; çocuk üzerinde konuşulacak konu sayısı bitmez, deryadır çocuk, ucu bucağı görünmez... Ama bu makalemi, çocuk üzerinde ailelerin beklentilerine değinip bitireyim istedim. Çocuğum kitap okusun, ders çalışsın, televizyon izlemesin, telefonla oynamasın, yaramazlık yapmasın, gürültü yapmasın, şımarmasın, dağıtmasın, dökmesin, kırmasın...... Abartmıyorum, yaşanılan ve hala da bir çocuktan beklenmeye devam edilen davranışları yazıyorum. Kitap okumasını istiyorsanız önce siz kitap okuyun, tv izlemeyin, telefonu siz önce bırakın gibi herkesin bildiği, sürekli duyduğu, ama uygulamakta zorlandığı şeyleri de yazmayacağım...
Önemli olan doğru rol model olmak; çocuğu bu kadar kısıtlamamak ve ailenin kendisinin yaşadığı hayattan mahrum bırakarak büyütmemek gerektiğini düşünüyorum.

Sevgili ebeveynler... Çocuğunuzu düşünüyorsunuz. Yanlış şeyler yapmasını istemiyorsunuz. Haklısınız. Ama yapmasını istemediğiniz şey madem zararlı, siz de kendinize zarar vermeyin. Bu çocuğun sağlıklı ve mutlu bir aile ortamına ihtiyacı var unutmayın!!!

                                                                                       Aile Danışmanı
                                                                                      Hümeyra Yıldız









5 Kasım 2016 Cumartesi

KENDİ HİKAYENİ KENDİN OLUŞTUR

kitap ile ilgili görsel sonucu
          Birden aklıma geldi eğer oğlumun yaşı uygun olsaydı hemen yapardım ama şu an yapsam pek işe yaramayacağı gibi oğlumun elinde paramparça oluşunu görmek beni üzecek. Bu yüzden ben gelecek yıla erteliyorum ama belki fikrimi beğenen olur düşüncesiyle paylaşmak istedim. Kendi hikaye kitabınızı çocuğunuzla beraber oluşturmaya ne dersiniz?
Malzemeler:
🐎🐈🐕🌷🍀🍃🍒🍏🍇🌎🌅🚂🚘🚁🌞🌈Hayvan,doğa,mevsim,yemek vs gibi çıkartmaları kırtasiyeden bulabilirsiniz.
👉İsteğinize göre bir çıkartma yapıştırın ve çocuğunuza sorarak hikayenin devamını getirebilirsiniz. Çıkartmaları seçip size sebebini anlatarak versin ve sizde sayfanın üzerine o hikayeyi yazın.
📒📖📄Kitabınızı ister boş bir defter üzerine, isterseniz karton kağıtlar üzerine yapabilir sonra sayfaları birleştirebilirsiniz. Kitabınızın kapağını kendinize özel renklendirip şekillendirebilirsiniz.
👉Her çocuğun gelişimi farklıdır. Siz çocuğunuzun yaşını uygun buluyorsanız deneyin ama tahminime göre yapıştırmaları tekrar çıkartmayacak ve hikaye oluşturmanıza yardım edecek yaş, 2.5 - 3 yaş grubu.
👉Hem birlikte güzel, eğlenceli vakit geçirmiş olursunuz hem de bir şeyler üretmiş olursunuz.
👉Kitap oluşturma etkinliğinin çocuğunuzda bıraktığı izler= Özgüven gelişimi, başarma duygusu, mutluluk, değerlilik hissi, el-göz koordinasyonu, dikkat toplama, kitap yazma ve kitap okuma😉 Tabi bunlar sadece aklıma gelenler. Çocukla birlikte geçirilen kaliteli vaktin etkisi ben eminim ki çocuk üzerinde düşündüğümüzden çok daha fazla oluyor.
👉Arada bir böyle farklı konulardan kitap oluşturabilirsiniz ve daha sonra bunu gazete oluşturmaya çevirebilirsiniz. Yada aklınıza başka ne gelirse😉 Benden şimdilik bu kadar... İyi eğlenceler...
Aile Danışmanı / Oyun Terapisti Hümeyra Yıldız