Kendini böyle ifade etmeye başladı artık belki de. Çünkü konuşamıyorlardı artık. Evet çok iyi bildiklerini sandıkları konuşmayı birbirlerine yapamıyorlardı ve mutsuz olmaya başlıyorlardı. Kendi doğru bildikleri en doğruydu çünkü. Karşısındakinin söylediğinin doğru olabilmesi için hiç bir ihtimal yoktu ki! Dinlemeye ne gerek vardı... Belki içinden kızgındı kendine; hırçınlaştığı için, kendi dogmalarını yıkamadığı için, onu kırdığı için!.. Ama yapamıyordu yine de, anlatamıyordu böyle düşündüğünü, çünkü bilmiyordu konuşmayı, iletişimi. Hem o da bağırıyordu, bağırarak anlatıyordu ki, niye altta kalan kendisi olsun, "mecburen" bağırıyordu kendisi de, istemeden kırıyordu, tabii ya, oh be içi rahatladı, çünkü suçlu kendisi değildi (!)
Evet iletişim problemi öyle büyük bir sorun ki, en sonunda günah keçisi ararken bulur insan kendini... Ama ikisi de aynı şeyi farklı şekilde savunuyor olabilirler belki, konuşamadıktan sonra bunu nereden bileceklerdi ki!...
Cam vazo kırılınca yapıştırsak da eskisi gibi olmaz elbette.
Peki ya insan !!!
İki dinleyip bir konuşmak kimseye zarar vermez.
Belki de dogmaları yıkma zamanı gelmiştir...
İletişim problemiyle ilgili çok sevdiğim bir hikayeyi de hazır konu açılmışken paylaşmak isterim. Gerçeklik payından ziyade anlatılmak istenen mesaj çok önemli... İyi okumalar...
Aile Danışmanı
Hümeyra Yıldız
**************************
Guru, öğrencisine sorar:
- İnsanlar neden birbirine bağırır?
Öğrencisi bir süre düşündükten sonra cevap verir:
- Çünkü sakinliğimizi kaybettiğimizde birbirimize bağırırız.
Guru tekrar sorar:
- Ama eğer o kişi tam yanında duruyorsa, bağırmaya ne gerek var ki? Söylemek istediğin şeyi yumuşak bir şekilde de söyleyebilirsin.
Öğrenci başka açıklamalar da getirmeye çalışır ama guru hiçbirinden tatmin olmaz ve sonunda kendi fikrini paylaşır:
- İnsanlar birbirlerine kızdıklarında, kalpleri birbirinden çok uzaklaşır. Bu uzaklıkta seslerini karşılarındakine duyurmak için bağırmaları gerekir. Ne kadar çok kızgınlarsa o kadar kuvvetli bağırmak durumunda kalırlar. Halbuki iki insan aşık olduğunda ne olur? Kalpleri yakın olduğu için birbirlerine bağırmazlar, yumuşak bir şekilde konuşurlar. Aralarındaki mesafe yok denecek kadar azdır. Sevgileri arttıkça ne olur? Konuşmak yerine birbirlerine fısıldamaya başlarlar. Hatta beraber yaşlandıkça, fısıldamaya bile ihtiyaçları kalmaz, iletişim kurabilmek için, birbirlerinin gözlerine bakmaları yeterli olur. Yani kızgın hissettiğimiz zaman, kalplerimizin birbirinden uzaklaşmasına müsade etmememiz lazım. Kalplerimizi birbirinden uzaklaştıracak kelimeler kullanmamak lazım, yoksa birgün gelir ki, kalpler arasındaki mesafe o kadar artmıştır ki, geri dönüş yolunu bulamayız.


Hiç yorum yok:
Yorum Gönder