29 Mart 2016 Salı

BÜTÜN BABALARA...

     
         Bu düşüncelerimi yazmadan edemedim. Söz konusu baba olunca... Benim en yakın olarak bildiğim iki tane baba örneği var hayatımda. Biri Canım Babam, Diğeri Sevgili Eşim.
         Konuya gelecek olursak... Bir çocuktan bahsederken annenin yaptıklarından, fedakarlıklarından, öğrettiklerinden, örnek olmasından... vs bahsedilipduruyor. Yanlış demiyorum. Bir anne olarak evet o anlatılanlar haklı olarak yazılmıştır. Ama bence unutulan kocaman bir BABA var. Baba evin ve çocuğun kahramanıdır, özlenendir, üzerine koşunca havalara uçurandır, yeri gelince çocuğuna at-deve olandır, gece uyurken nefes alıp almadığını kontrol edendir, fedakardır... ve sayamadıklarımdır BABA.
        Baba hayatımızda kocaman bir yeri olan, olmazsa olmazımız, "varlığı yeter" dediğimiz, aile direğimiz, canımız...
        Bir çocuk kötü alışkanlığı, küfürü, kavgayı, kitap okuma alışkanlığını, sevgiyi, iş becerisini, sorumluluğu en çok babayı izleyerek modeller kendine. Yani baba dediğimiz, sadece işten eve gelip, tv karşısında vakit geçiren değildir, olmamalıdır. Çocuğuna örnek olabilecek davranışlarda bulunmayı hayatına yerleştirmelidir. Bir kahramanın hiç görevsiz olanı var mıdır hayatta? Babalık da üzerine düşen görevleri yerine getirmeyi gerektirir. Yani makalelere çok fazla konu olmayan BABA, aslında çocuk üzerinde elbette ki anne kadar etkilidir. Bu gözardı edilemez. Bir çocuğa bakılınca görünen tek şey "annenin eseri" değildir!
         Allah tüm babalara sağlık, huzur, afiyet versin.
                                                                                  Aile Danışmanı
                                                                                  Hümeyra Yıldız

BAŞKALARI İÇİN Mİ YAŞIYORUZ?

         
   Hassaslığımızdan ileri geliyor belki de "hayır" diyememek. 'Ya kırılırlarsa, ya hakkımda kötü düşünürlerse, arkamdan konuşurlarsa...vs' uzar gider endişelerimiz ve ne kadar zor durumda da olsak, belki çok fazla taviz veriyor da olsak, çıkmıyor ağzımızdan "hayır" kelimesi.
               Peki bu davranışımız bize neler kazandırıyor, neler kaybettiriyor, bir düşünmek gerekmez mi? Önüne geçemediğimiz gelişmeler, olmasını istemediğimiz halde durduramadığımız bir olay, yorgunluk, belki de kırgınlık, yetememe hissi ve bir çok karmaşık duygu birikintisi... Soruyorum şimdi; biz başkalarının istediği gibi yaşamaya mı geldik bu dünyaya? Ya isteklerimiz, hayaller nerde kaldı? Onları kim gerçekleştirecek? "Hayır" diyemediklerimiz mi? HİÇ SANMIYORUM...
               Başkaları için yaşamak bize moral bozukluğu, hayal kırıklığı, yorgunluk ve mutsuzluktan başka bir şey vermez. Burada demek istediğim, 'başkalarının dediklerini dinlemeyin, önemsemeyin değil'.. Tabi ki her fikir önemlidir, dinlemeye değerdir, ancak Allah'ın insanlara verdiği irade gücünü kullanmak gerekir ve o fikre bizim duygu ve düşüncelerimiz uygun mu değil mi ölçüp tarttıktan sonra hayata geçirip geçirmeme kısmına geçmeli insan. Bu dediklerim eş ve çocuk için de geçerli. Bir erkek hanımı için her şeyi feda edip yeterki o mutlu olsun düşüncesiyle kendi mutluluğunu göz ardı etmemeli. Aynı şekilde bir kadın da sadece kocasının düşüncelerine bağlı bir hayat sürmemeli. İkisi de birbirlerinin aileden ayrı olan özel ve sosyal hayatına saygı duymalı, düşüncelerine önem verdiğini hissettirmelidir. Hele konu çocuğa geldi mi işte orası en ince çizgi. Ebeveyn çocuğun her istediğine 'evet' dememeli. Burada anne-baba çocukları karşısında sözlerinin değerini düşürmediği gibi hemde onu ileride hayatın söylediği 'hayır'lara hazırlamış olurlar. Herşeye hayır demek gerekir de demiyorum, gereken yerde söylenmeli ki 'hayır'ın kıymeti olsun.
              "Hayır" diyebilen insanlara gelince, kendilerini daha rahat, mutlu, hafif ve güçlü hissederler. Kendi düşünceleriyle yaşamanın vermiş olduğu özgüven yansır yüzlerine. "Bir kere geldim hayata, başkaları için mi yaşayayım yani!" sözüyle karşılaşmayan azdır herhalde.
               Peki ya "hayır" diyemeyenler... Toplum içinde duygularını belli edemez, ayıp olur diye eşine sevdiğini belli edecek davranışlardan çekinir, istemesede gider, istemesede gelirler, istemese de olur işte... İstemez ama "hayır" da diyemez.
               Düşünmek gerek; Gerçekten bize bu hayatı başkaları mı verdi ki onlar için yaşayalım? Bunun adı kendini tanımlarken hassaslık olabilir ama geriye kalan yorgunluklar, kırgınlıklar o hassaslığı ezip geçer.
               Evet başkaları için yaşamıyoruz. Kendi dünyamız var bizim. Kendi kararlarımız var. Bir daha bu anı yaşayamayacağımız, hızla ilerleyen bir hayatımız var. Kıymetini bilmek, ona göre davranmak gerek.
               Enerjimizi toplamak ve yeni kararlar almak için neyi bekliyoruz öyleyse!! Bu senin hayatın, ve sen yaşamalısın.
                                                       Aile Danışmanı
                                                       Hümeyra Yıldız