Annem herhangi bir konuda üzgünken, ağlarken onu teselli etmek isterdim. Sarılıp beraber ağlamak, rahatlatıcı şeyler söyleyebilmek, 'canım annem, sen ağlama kurban olayım, seni çok seviyorum' diyebilmek... Annemin o hallerine karşı içimde hep bir düğüm olarak kalırdı, benim bu yapmak istediklerimi yapamayışım. Neden çok istesem de sarılamadım acaba, ağlamak gelse de içimden neden ağlamamaya çalıştım annem ağlarken, canım annem diye neden diyemedim... Sonradan anladım, annem bana ne zaman canım kızım kurban olurum diye bağrına basıp sarıldı ya da sevdiğini söyledi mi hiç acaba diye düşündüm, bulamadım. Görmemiştim ki, anneme yapmak istediklerim bana yapılmadı diye varmamış elim... Büyüdüm bana sordu, niye hiç canım annem demiyorsun kızım bana diye... Sence niye anne?! Çok isterdim!!!
Yapardım bir şeyler, elbet vardı başardıklarım, ilgi alanlarım, hobilerim, kazandığım ödüller... Ama ben hiç bir zaman o kız gibi olamadım annemin gözünde. O kız bazen mahalleden komşuydu, bazen en yakın arkadaşım, bazen kendi gençliği, neyse ne, o kız hep değişe değişe çıktı karşıma yıllarca başka insan olarak ve ben asla o kız gibi olamadım. Biliyorum bende olmasını istediği özellikleri başkalarıyla karşılaştırarak yapacağımı düşünüp (yani iyiliğimi isteyip) yaptı bunu annem.. Ama sonuç olarak ben hiç bir zaman o kız olamadım ve hep bir eksik kaldım annemin gözünde. Üstüne üstlük o kızdan nefret eder olmuştum..."
O küçük çocuk konuşmaya bir başlasa susmaz aslında, anne derin izler bırakır çocuk üzerinde, ya iyi ya kötü izler... fark etmez, eğer anneden kalan bir iz ise hiç bir zaman geçmez. Yani demem o ki, sevin çocuklarınızı, sadece sarılmak veya istediklerini yapmak olarak kalmasın sevginiz, bol bol söyleyin "seni seviyorum" diye, söyleyin ki sevgisini ifade edebilen bireyler yetişsin, duygularını gizlemesin, içinden ağlamasın sevdiğini söyleyemediği için. Çocuğunuzdan da özür dileyin, herkes hata yapar, dileyin ki hatasını fark eden, hassas yürekler yetişsin. Veee en önemlisi çocuğunuzu olduğu gibi, olduğu kadarıyla kabul edin, saygı duyun hayallerine, sizin hayalinizi yaşatmaya çalışmayın, onu destekleyin, başkalarıyla karşılaştırmakla hedefinize ulaşamadığınız gibi tam aksi duygulara sebep olabilirsiniz.
Son olarak; Evet, ben annemden öğrendim, anne sevgisi çok önemliymiş, her an hissettirip sıklıkla söyledim. Özür dilemek çok insani bir davranışmış, küçük büyük olma şartı yokmuş, her hatamda özür diledim. Karşılaştırmak çok yaralarmış, çocuğumun duygularına düşüncelerine değer verdim, saygı duydum. Ve annemin bana önceden dediği gibi ben bunları anne olunca anladım...
Not: birisi
Çözüm odaklı terapilerde en önemli ilkelerden birisi de ailenin değişime istekli olmasıdır. Direnç kavramını hayatlarından çıkararak danışmanla iş birliği yapmaları gerekir ki, böylece yol katedebilirler. Küçük bir değişim yeterli olur ve bununla motive olarak ailenin daha büyük değişimlerin olacağına inancı ve güveni artar.