Pazar günlerinin gelmesini iple çekiyordu Zehra. Babası onu ve ablasını her pazar kırlara götürürdü. Her pazar aynı, Zehra'nın heyecanı hiç eksilmezdi. Annesinin hazırladığı atıştırmalıklarla piknik yaparlardı. Topladığı papatyalarla önce kendine güzel bir taç yapar, sonra annesine vermek için koca bir demet hazırlardı. Koşar, taklalar atar, gülüp eğlenirlerdi. Rutinler hoşlarına gidiyordu. Ama o anılarda annesinin olmadığını ve aslında olmasını istediğini yıllar sonra farketti Zehra. Annesi dikiş dikiyormuş meğer. Ek gelir diye aileye destek içinmiş falan. Ama Zehra'nın istediği aile vaktinde annesinin de olmasıydı. Bir kaç saatini ayırsaydı çok bir şey kaybetmezdi. Neden sevgisini göstermiyordu annesi. Yoksa sevmiyor muydu onu? Annesi kızlarını öpmez, sevdiğini söylemez, kalbini kırdığında özür dilemezdi. Zehra öyle olur sandı hep, 'küçüklerden özür dilenmez.' Bir gün arkadaşının annesi kızından özür dileyince afalladı Zehra. Anneler kızlarından özür diler mi? diye sorgulamaya başladı. Sevdiğini söyler mi... Sorular peşi sıra geldi. Eksikliğini hissettiği çok şey oldu. Peki neden? Kendi annesinden görmedi diye mi? Ama Zehra'nın anne sevgisine ihtiyacı vardı. Gençliği bu sorularla ve dalgalanan anne kız ilişkisiyle aktı gitti. Anne oldu Zehra. Annesini değiştiremezdi, onu öyle kabul etmeyi öğrendi. Annesinin onları sevmediğinden değil de, sevdiğini söylemeyi öğrenmediğindendi bütün bu eksiklik. Bu yüzden kızlarına sürekli sevdiğini söyler, sarılır öper, özür dilerdi Zehra. Bunu annesinden öğrenmişti. En derinden biliyordu ki, bir anneden gelecek bu yaklaşımlarla çocuk kendini değerli hissediyordu. Bazen öğrenmek için rol model olmasına gerek kalmıyordu işte. Zehra'nın anneliğinden, annesi de kendine düşen payları almaya başlamıştı. Ama hala Zehra'nın yüzüne onu takdir ettiğini söyleyemedi. Tek fark, Zehra büyüdü, olgunlaştı ve annesini anlıyordu. Onu seviyordu ve öyle kabul ediyordu.
"Kised (Kitap Sevdirme Derneği) Öykü Atölyesi için; Öykü Denemeleri-1"

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder