Ebeveynlikte anne babanın çocuk
yetiştirirken dengede olması, çocuğun gelecek hayatının kalitesi açısından
oldukça büyük öneme sahiptir. Günümüzde çocuk yetiştirme ekolleri aldı başını
gidiyor. Batı ekolü, doğu ekolü, doğal ebeveynlik ekolü, bağırmayan anne ekolü,
ödülsüz-cezasız ekol… ve daha bir çok çocuk yetiştirmede ses getirmiş ve anne
babaların kafasını bulandırmış ekoller… Şu doğrudur, bu doğrudur diyemem ancak
bir ekolü olduğu gibi yaşamaya çalışmak ne kadar mantıklı onu pek aklım
almıyor. Kendi annelik karakteri veya anneliği geçtim yaşam tarzı olarak
kendisine uygun olup olmadığı konusunda tam olarak o takip ettiği anne veya
baba modellerine uygun mu acaba diye öncelikle düşünülmesi, tartılması
gerekiyor. Tabi en oluru bir durumu olduğu gibi kabullenmektense, Allah’ın
insanlara verdiği “aklı” kullanarak, ebeveynlikte de bir yol çizmek gerekiyor
diye düşünüyorum.
Bir mesleği icra edebilmek için
en az 4-5 yıl dirsek çürütülüyorsa, anne-babalık da eğitim ve gittikçe kendini
geliştirmek isteyen bir meslektir. Çünkü burada söz konusu “insan
yetiştirmek”tir. Böyle gelmiş böyle gider düşüncesiyle eski dönem annelik ve
babalık bilgileriyle bu çağın çocuklarına ulaşmak imkansızdır. Özellikte
teknoloji çağı olarak geçen son dönemin çocukları, yani alfa kuşağı gümbür
gümbür gelirken bu çocuklarla iletişime geçmek hiç de sandığınız yoldan veya
sevdiğiniz ekolden olmayabilir. Bağırmayan anne olmak derdine tüm duygularını
içine atıp, aslında kendisi olmadığı rollere bürünmeye çalışırken, kendinden
giden benliklerle gittikçe mutsuzlaşan, kendini eksik hisseden, gergin anne
modelleri türemeye başladı. Evet bağırmayan anne olmak bir çok aileye huzur
getirmiş olabilir ama bu onlara uygun bir yoldur, eğer uygunluğu oturmayıp zorlamaya
çalışılan bir durumsa, şartları çok da zorlamamak gerekir. Bir annenin de
duyguları vardır ki bu kızgınlık, üzgünlük, kırgınlık olabilir. Bunları yaşayıp
çocuğuna aksettirdiği için vicdan azabından bir yerlere sığamayan anneler,
artık anneliğin ve çocukluğun bu tek çizgisinde takılıp kalmamalı diye
düşünüyorum. Çocukların temiz dimağlarında daha çok olumlu anılar iz bırakır.
Bu yüzden haksız yere fazla bağırdıysanız, üzülmeyin her şey bitmiş değil.
Doğru iletişim yollarıyla çocuğunuzu önemsediğinizi ve sevdiğinizi söyleyip
özür dilemeniz, onda çok güzel hisler ve anılar bırakacaktır. Önemli olan;
kırgın, kızgın veya üzgün olmuş olmanın, tüm sınırları aşıp çocuğa hakaret etme
veya (fiziksek, psikolojik fark etmez) şiddet uygulama hakkını vermediği
bilincidir.
Henüz okumayı bilmediği için
çocuğa hiç kitap alınmayan ev sayısı hiç de azımsanacak gibi değil. Peki
okumayı öğrenince kitap okumayı seveceği veya alışkanlık haline getireceği
beklentisi de nereden geliyor, bu da merak konusu… Öncelikle anne-babaya düşen
en büyük görev model olmak, okuyor gibi yapmak değil, OKUMAK. Çocuğun aklında
okuyan anne baba resmi yerleşirse kitaba karşı merakı olur. Bir de okumayı
öğrenmesine kadar beklememek gerekir. Bebeklikten itibaren ayına- yaşına-
ilgisine göre gittikçe ne alıp okuyacağınızı bileceğiniz bir duruma
geleceksiniz zaten. Bebekler için kartondan yapılan ve sadece resimden ibaret
olan kitapların hiç de hafife alınmaması gerekiyor. Her sayfada o resmin ne
olduğunu söyleyip geçmektense, üzerinde bir şeyler anlatıp, detaylar verilerek
çocukta merak duygusu uyandırılabilir ve kitap sevgisi aşılanabilir. Başta
dediğim gibi anne-babalık da gelişmek ve eğitim ister. Anne-babalar kendini ne
kadar geliştirirse, o kadar kaliteli çocuklar oluşur. Kitap okuma isteği,
bilgisi, sevgisi 2 yaşındaki bir çocukta da olur ve emin olun artan kelime
dağarcığına, özgüvenine, kendini ifade etmesine ve siz okudukça ezberlediği
sayfaların aynılarını tekrar size anlatmasına hayret ve hayranlıkla şahit
olacaksınız.
Unutulmaması gereken önemli bir
konu olarak gördüğüm için bu makalede sadece kitap konusuna değindim. Aslında
ekollere takılıp unutulan ve ilerde telafisi zor olacak nice değerlerimiz var
hayatımızın kalitesi için… Bir düşünmek lazım. X ekolü, Y ekolü, Z ekolü
peşinde koşmayın. Gelişen anne baba olma yolunda ilerleyin. Koşmasanız da
sadece ileri doğru gidin. Bu dönemin çocuklarına bu şekilde ulaşabilir ve
değerlerine bu şekilde değer katabiliriz. Yoksa yeni nesile yazık olabilir
korkusu beni hayli sarmakta!!
Aile Danışmanı
Hümeyra Yıldız
